Decode (türkçe Çeviri)
Paramore
How can I decide what’s right,
(neyin doğru olduğuna nasıl karar vereblirim)
when you’re clouding up my mind?
(aklımı karıştırırken)
I can’t win your losing fight
(sen kaybederken ben kazanamam)
all the time.
(her zaman)
Not gonna ever own what’s mine,
(hiç bir zaman benim olana sahip olamadım)
when you’re always taking sides.
(sen her zaman tarfını aldın)
But you won’t take away my pride.
(ama asla gurumu alamayacaksın.)
No, not this time.
(hayır, şuan değil.)
Not this time.
(şuan değil.)
How did we get here,
(buraya nasıl geldik)
when I used to know you so well?
(seni çok iyi tanıyordum.)
But, how did we get here?
(ama buraya nasıl geldik)
Well, I think I know how.
(sanırım şimdi biliyorum.)
The truth is hiding in your eyes,
(gerçek gözlerinde saklı)
and it’s hanging on your tongue.
(ve dilinde dolaşıyor.)
Just boiling in my blood.
(kanım kaynamak üzere)
But you think that I can’t see
(ama göremediğimi düşünüyorsun.)
what kind of man that you are;
(sen nsaıl bir adamsın)
if you’re a man at all.
(eğer sen tam bir adamsan)
Well, I will figure this one out
on my own.
(o halde bunu tek başıma ortaya çıkartacağım.)
(I’m screaming, “I love you so.”)
[seni sevdiğii haykırıyorum]
On my own.
[tek başıma]
(My thoughts you can’t decode.)
[düşüncelerimi çözemezsin]
How did we get here,
(buraya nasıl geldik)
when I used to know you so well?
(seni çok iyi tanıyordum.)
But, how did we get here?
(ama buraya nasıl geldik)
Well, I think I know how.
(sanırım şimdi biliyorum.)
Do you see what we’ve done?
(ne yaptığımızı görmüyor musun)
We’ve gone and made such fools
of ourselves.
(bittik ve kendimize çok saçma hatalar yaptık)
How did we get here,
(buraya nasıl geldik)
when I used to know you so well?
(seni çok iyi tanıyordum.)
But, how did we get here?
(ama buraya nasıl geldik)
Well, I think I know how.
(sanırım şimdi biliyorum.)
There is something I see in you.
(sende gördüğüm birşey var)
It might kill me.
(bu beni öldürebilir.)
I want it to be true.
(bunun gerçek olmasını istiyorum.)
Paramore
How can I decide what’s right,
(neyin doğru olduğuna nasıl karar vereblirim)
when you’re clouding up my mind?
(aklımı karıştırırken)
I can’t win your losing fight
(sen kaybederken ben kazanamam)
all the time.
(her zaman)
Not gonna ever own what’s mine,
(hiç bir zaman benim olana sahip olamadım)
when you’re always taking sides.
(sen her zaman tarfını aldın)
But you won’t take away my pride.
(ama asla gurumu alamayacaksın.)
No, not this time.
(hayır, şuan değil.)
Not this time.
(şuan değil.)
How did we get here,
(buraya nasıl geldik)
when I used to know you so well?
(seni çok iyi tanıyordum.)
But, how did we get here?
(ama buraya nasıl geldik)
Well, I think I know how.
(sanırım şimdi biliyorum.)
The truth is hiding in your eyes,
(gerçek gözlerinde saklı)
and it’s hanging on your tongue.
(ve dilinde dolaşıyor.)
Just boiling in my blood.
(kanım kaynamak üzere)
But you think that I can’t see
(ama göremediğimi düşünüyorsun.)
what kind of man that you are;
(sen nsaıl bir adamsın)
if you’re a man at all.
(eğer sen tam bir adamsan)
Well, I will figure this one out
on my own.
(o halde bunu tek başıma ortaya çıkartacağım.)
(I’m screaming, “I love you so.”)
[seni sevdiğii haykırıyorum]
On my own.
[tek başıma]
(My thoughts you can’t decode.)
[düşüncelerimi çözemezsin]
How did we get here,
(buraya nasıl geldik)
when I used to know you so well?
(seni çok iyi tanıyordum.)
But, how did we get here?
(ama buraya nasıl geldik)
Well, I think I know how.
(sanırım şimdi biliyorum.)
Do you see what we’ve done?
(ne yaptığımızı görmüyor musun)
We’ve gone and made such fools
of ourselves.
(bittik ve kendimize çok saçma hatalar yaptık)
How did we get here,
(buraya nasıl geldik)
when I used to know you so well?
(seni çok iyi tanıyordum.)
But, how did we get here?
(ama buraya nasıl geldik)
Well, I think I know how.
(sanırım şimdi biliyorum.)
There is something I see in you.
(sende gördüğüm birşey var)
It might kill me.
(bu beni öldürebilir.)
I want it to be true.
(bunun gerçek olmasını istiyorum.)